|
Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı |
|
|
Yazar |
Mesaj |
ŞeyhDermani
|
Konu: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Perş. Ocak 22, 2009 6:37 pm |
|
|
Şeyh Dermani Hac ziyaretinden henüz yeni dönmüştü Osmanlı topraklarına... Yollar yaralı Osmanlı askerleri ile doluydu... Osmanlı orduları geri çekiliyor, Bulgar orduları Harmanlı ve Edirneyi işgal ediyordu...Camiler ateşe veriliyor, müslüman köylüler kılıçtan geçiriliyordu. Kızgın gözlerinden yaşlar dökülen Şeyh Dermani dergahına girdiğinde tüm müridleri onu bekliyordu. Hepsinin gözlerinde öfke ve endişe karışmış bakışlar vardı. Şeyh konuşmaya başladı: ''Darulharp'te ibadet olmaz...Gün cenk günüdür. Herkes kılıcını ve kalkanını alsın. Gavur orduları topraklarımızdan defolmadan dergahta ibadet eden olmayacak. Tüm müridler Edirnedeki ordulara katılmak üzere yola çıksınlar. Allah utandırmasın.'' Sözlerini bitiren Şeyhin ayağa kalkması ile tüm müridler de ayağa kalktı ve Şeyhlerinin dediklerini yapmak için koşuşturmaya başladılar. Şeyh Dermani, baş müridi Ahmetsekeri kolundan tuttu: ''Osmanlı Direniş Kuvvetleri karargahına git ve kumandanlara yardımcı ol. Benim görülecek bir hesabım var'' Ahmetseker kafasıyla şeyhini onayladı... ----------------------------------------------------------------------- Dergahtaki odasına çıkan Şeyh Dermani, üstü örtülü sandığını açtı. Sandıkta ucunda parlak yeşil bir taş bulunan bir asa vardı. Yavaşça sandıktan çıkardı. ''Seni kullanmamın doğru olmadığını biliyorum ama başka çarem yok'' dedi kendi kendine... ''Rabbim beni anlayacaktır'' ----------------------------------------------------------------------- Dergahın dışında koşuşturmaca sürerken ahırdan bir kişneme duyuldu ve beyaz bir at son surat kuzeye doğru koşmaya başladı. Atın üzerindeki Şeyh Dermaniydi. ----------------------------------------------------------------------- Devam edecek.... |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Perş. Ocak 22, 2009 6:56 pm |
|
|
Bir ellerinde kanlı kılıçlar diğer ellerinde şarap şişeleri olan Bulgar askerleri Edirne camisini ateşe verirlerken şeytani kahkahalar atıyorlardı. Yanan caminin minaresine asılmıl olan kişi cami imamıydı. Yanan camiyi neşeyle izleyen bulgar askerlerden birisi kafasını istemsiz bir şekilde arkaya çevirdi ve gözleri dehşetle doldu. Yüzüne yeşil bir ışık vuruyordu... Bulgar askerin gördüğü şey karşı tepelerden birinin üzerindeki beyaz bir atlıydı... Tekrar önünde dönen bulgar asker: ''Karşıdaki tepeye bakın'' dedi. Tüm bulgar askerler tepeye döndüler... Tepede hiç bir şey yoktu. Tekrar camiye döndüklerinde cami sönmüş, minarede asılı olan imam kaybolmuştu... Ellerindeki şarap şişelerinin hepsi yere düşüp parçalandı, yer kıpkırmızı olmuştu, soğuk bir rüzgar esmeye başlamıştı... --------------------------------------------------------------------- |
|
|
|
Nistel
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Perş. Ocak 22, 2009 7:07 pm |
|
|
rplerin mukemmel walla |
|
|
|
alpi_03
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Paz Ocak 25, 2009 12:59 pm |
|
|
Devamını bekliyoruz kaç gündür gelmicek mi yoksa.. |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Ocak 26, 2009 6:45 pm |
|
|
Hava kararmıştı...
Ay ışığının az da olsa aydınlattığı ormandan toprağı kazan bir kürek sesi geliyordu...
Şeyh Dermani Edirne imamının cansız bedenini gömüyordu...
İşi bitince elindeki küreği toprağa sapladı ve iki elini birleştirip dua etmeye başladı...
Duası bitince topraklı ellerini yüzüne sürdü...
Elini yüzünden çektiğinde gözleri hem ağlamaklı hem de öfkeliydi.
Gözlerini mezardan ayırmadan konuştu:
''Orda olduğunu biliyorum!''
Şeyh Dermaninin bu sözünden sonra karanlıkta bir çift parlak göz belirdi.
Peşinden, siyah kapşonlu cüppe giymiş birinin silueti belirdi ve yavaşça ilerledi.
Bembeyaz yüzündeki buz mavisine yakın renkli gözlerinde neşe ve endişe bir aradaydı...dudaklarında hafif bir sırıtma vardı.
Ve konuştu...
''Görüşmeyeli uzun zaman oldu Derman''
''Evet...senle tapınaktan atıldığından bu yana görüşmemiştik.'' dedi Şeyh Dermani
''Haha...dua okuduğunu gördüm...sen de çok durmadın orda anlaşılan.'' dedi karanlık adam.
''Ben kendi rızamla ayrıldım'' dedi Şeyh Dermani.
''Büyü yapmayı unutmamışsın ama, o kadar uzaktan ateşi söndürebiliyorsun hemen ardından taşıma büyüsü yapacak kadar gücün bile kalıyor.'' dedi karanlık adam.
''Bizim dinimizde büyü yasaktır; ama günahı benim boynuma, Rabbime hesap vermekten korkum yok.'' dedi Şeyh Dermani.
''Hahaha...günahlarında payım olduğu için üzüldüm eski dostum ama benim milletimi köle yapmaya kalkanlara karşı her şeyi yaparım.'' dedi Bulgar büyücü.
''Kara büyü en basit ve en adi büyüdür...yapmaya tenezül bile etmem.'' dedi Şeyh Dermani
Bulgar büyücünün Şeyh Dermani'nin bu sözü üzerine sinirlendiği belliydi.
''O halde görelim bakalım Derman...büyüm ne kadar basitmiş...'' derken bulgar büyücü yavaş yavaş karanlığa doğru geriledi.
Bu esnada karanlık ağaçların arasından kılıç kalkan kuşanmış, zırh giydirilmiş onlarca savaşçı çıktı. Yüzlerinde hiç bir ifade yoktu. Ne korku ne cesaret, ne acı ne keyif...bunlar Bulgar büyücünün savaşçı cinleriydi.
Şeyh Dermani'nin etrafındaki çember yavaş yavaş daralıyordu. |
|
|
|
recep298
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Ocak 26, 2009 7:48 pm |
|
|
devamını merakla bekliyoruz |
|
|
|
islam44.
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Ocak 26, 2009 8:44 pm |
|
|
davamını bekliyorum |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Ocak 27, 2009 3:49 am |
|
|
Şeyh Dermani tereddüt ediyordu...çünkü korkuyordu... Bu korkunun sebebi ne Sibiryadaki büyücüler tapınağından eski bir dostu olan ve şu anda karanlığın ardından onun sonunu izlemek için can atan Bulgar büyücü...ne etrafını sarmış olan ruhsuz cin savaşçılardı. Tek korkusu yüce Rabbinin gazabıydı... Yüce Rab büyüyü yasaklamıştı... Şeyh Dermani bilgeliğini bir daha asla büyü yapmak için kullanmayacağına dair Rabbine yemin etmişti... Yemin etmişti ama aynı Rab ona rüyasında karanlık büyücünün soğuk gözlerini de göstermişti... Bu bir sınavdı... Hem de çok büyük bir sınav... --------------------------------------------------------------------------- Şeyh Dermani'nin iki eli de asasına yapışmış gibilerdi... Asası olmasa bu yaşlı adam sanki yere yığılacaktı... Alnını ellerine yaslamış düşünüyor gibiydi... Cin savaşçıların yavaş adımlarının toprakta çıkardığı sesler şıngırdayan zırh seslerine karışıyordu... Şeyh Dermani düşünüyordu... Ve ağzından sözler döküldü: ''Hiç bir kul günahsız ölemez...'' Bu sözler ağzından dökülürken Şeyh Dermani asasının arkasından başını yükseltti ve aynı anda asasının ucundaki yeşil taş parlamaya başladı... Yeşil ışık parladı... Daha da parladı... Cin savaşçıların gözlerini kamaştıracak ve onları oldukları yerlere mıhlayacak kadar parladı... Ve birden... Asanın taşındaki tüm ışık toplandı...asanın gövdesi boyunca toprağa doğru hızla ilerledi ve yeşil ışık tüm toprağa yayıldı... Şeyh Dermani gözlerini kapatmış ve yoğunlaşmıştı...sanki yeşil ışığı o yönetiyordu... Savaşçı cinlerin hepsi yerlerine mıhlanmış yemyeşil bir ışıkla kaplanmış olan toprağa anlamsızca bakıyorlardı. Yeşil ışık yavaşça bacaklarından yukarı doğru yükselmeye başladı... Savaşçı cinler tiz çığlıklar atmaya başlamışlardı çünkü... Yeşil ışık vücutları boyunca ilerledikçe toprağa batmaktalardı... Savaşçı cinler çaresizce çırpınıyordu... Çığlıkları Edirne kalesindeki Bulgar nöbetçilere kadar ulaşmıştı. Ne olup bittiğine bir anlam veremeden çığlıkların geldiği yöne doğru baktılar... Karanlık ormanların ortasında parlak yeşil bir ışık yanıyordu...istavroz çıkardılar. Bu esnada son savaşçı cinin başı da toprakta kayboluyor ve yeşil ışık yavaş yavaş tekrar Şeyh Dermani'nin asasında toplanıyordu... Son ışık da asanın tepesine ulaştığında Şeyh Dermani gözlerini açtı ve yeşil ışık kayboldu... Karanlık ağaçların ardındaki bir çift soğuk göz kinle uzaklaştı... Yorgun düşmüş Şeyh Dermani yukarı baktı... ''Yüce Rabbim sen beni affet.'' |
|
|
|
kadir1131
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Ocak 27, 2009 4:13 am |
|
|
yav şunu bi kere de anlatıver
insan heyanlanıyo |
|
|
|
Capanoglufetihbey
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Ocak 27, 2009 3:49 pm |
|
|
Hocam sen kesin Gandalf'ıda tanıyorsundur Çok iyi gidiyor hocam devamını bekliyoruzzz |
|
|
|
recep298
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Ocak 27, 2009 5:29 pm |
|
|
usta şunu parça parça yazmasan meraklanıyoruzz |
|
|
|
alpi_03
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Çarş. Ocak 28, 2009 5:08 pm |
|
|
Gandalf nerden çıktı la |
|
|
|
mokan
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Paz Şub. 01, 2009 8:33 am |
|
|
bunun devamı var değil mi süper hikaye |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Şub. 02, 2009 4:02 pm |
|
|
Bulgar keşif müfrezesi dün gece yaşanan garip olayın ardından yeşil ışığın yükseldiği bölgeye gelmişti.
Bulgar askerler tabanı sisle kaplanmış ormanda nereye bastığını bile bilmeden yavaş yavaş ilerliyorlardı.
Gri bulutlarla kaplı gök yüzü sanki her yeri griye boyamıştı.
Müfrezenin en önündeki asker birden bağırdı...
''Orda bir şey var!''
Tüm askerler yüzlerini bağıran askerin işaret parmağı ile gösterdiği yöne çevirdiler.
Toprağa dikilmiş bir sopa ve üzerine asılmış bir sarık sanki onlara bakıyordu.
''Tuzak olabilir'' dedi yaşlı bulgar müfreze komutanı.
''Dağılın'' diye ekledi sessizce.
Tek sıra haline ilerleyen bulgar müfrezesindeki askerler dağıldılar ve birbirlerine paralel vaziyette üzerine sarık asılmış olan sopaya doğru yaklaştılar.
Bulgar komutan bu sarığın astıkları Edirne imamının sarığı olduğunu fark etti ve sislerle kaplanmış toprağa adımını attığında ayağı bir tümseğe değdi.
Komutanın ayağı Edirne imamının mezarının üzerindeydi.
Komutan ayağını yavaşça geri çekti.
Kaşları çatıktı.
İmamın asılı olduğu minareden nasıl kaybolduğunu anlamamıştı, hele hele alevler içindeki ateşin nasıl hemen söndüğünü ise hiç anlamamıştı. Bu işte garip bir iş vardı ama hayatı savaşlarda geçmiş olan Bulgar komutanın korkması pek de kolay değildi.
Etrafına bakındı ve emir verdi...
''Mezarı dağıtın, sarığı da alın...sahibini sallandıramadık sarığını sallandırırız.''
Sözleri bittiği anda bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı.
Bulgar komutan kafasını yukarı doğru kaldırdı...miğferine çarpan yamur tağneleri kulaklarına güzel ritim sesleri yolluyordu.
Bu güzel ritime bir ritim daha eklendi...
''Bir atlı...'' dedi genç bir Bulgar askeri.
Beyaz bir atlı sislerin içinden yavaş yavaş onlara doğru geliyordu.
Askerler kılıçlarını çektiler ve bir pusuya yakalandıklarını düşünerek etraflarına bakmaya başladılar.
Atlı yavaş yavaş yaklaştı...
Mezara kadar geldi...
Bulgar askerler bir kaç adım geri çekildiler...
Atlı istifini bozmadan yavaş yavaş mezarın etrafında dönmeye başladı.
Sarığın hemen arkasında durdu...
''Büyük peygamberiniz size bunu yapmanızı mı buyurdu?'' dedi sakallı adam, yani Şeyh Dermani.
Bu soru Bulgar askerleri afallattı.
''Yüce Peygamberiniz bizim de peygamberimizdir, biz de onun hikayesini iyi biliriz, kitabını kutsal belleriz. Ama ne bir din adamını asmayı, ne ibadethaneleri yakmayı, ne de mezarları tahrip etmeyi öğütlediğini hiç duymadım'' dedi ak sakallı Şeyh.
Bulgar askerler birbirlerine bakınırken, komutan gözünü ak sakallı adamdan bir an için ayırmadı...
Komutan bu yaşlı adamın görüntüsünden öte güçlere sahip olduğunu tahmin ediyordu. Dedikleri onun bir alim olduğunu gösteriyordu. Dedikleri lanet olsun ki doğruydu ve bu yaptıkları kendi dinlerine aykırıydı.
Bunları düşündükten sonra Bulgar komutan çatık kaşlı gözleriyle yere doğru baktı, sonra başını sola doğru çevirdi ve sanki ormanın ötesinde bir yerlere bakıyormuş gibi bir an durdu.
Tekrar başını ak sakallı ihtiyara çevirdiğinde gözlerindeki hiddeti ve merhameti bir arada gördü...
''Geri dönüyoruz...burda bir şey yok'' diye bağırdı Şeyh Dermaniye doğru ama sözleri asklerleri içindi.
Tüm askerleri geri dönüp yürümeye başladığında komutan hala Şeyhe bakıyordu...kafasını hem selam verir hem de onaylar gibi salladıktan sonra o da arkasını dönüp askerlerinin peşinden gitti.
Şeyh Dermani sislerin içinde kaybolana kadar komutanı izledi... yüzünde hiç bir ifade yoktu...ama başını sağ tarafına doğru çevirirken kaşlarını çattı.
En başından beri orda olduğunu bildiği bulgar büyücü siyah atıyla sislerin arasından yavaş yavaş ona doğru geliyordu. |
|
|
|
recep298
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Şub. 02, 2009 8:28 pm |
|
|
usta taksit taksit yazma her gun buraya bakıyom |
|
|
|
HADEZ
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Şub. 23, 2009 4:28 pm |
|
|
Şeyhim, ağzına sağlık.
Deden Şeyhin 6 cengaverle olan hadisesini de bir anlatsan, büyük sevap alırsın. |
|
|
|
The Spartans
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Şub. 23, 2009 6:56 pm |
|
|
Çok güzel şeyhim...devamını bekliyoruz.
- Capanoglufetihbey demiş ki:
- Hocam sen kesin Gandalf'ıda tanıyorsundur
Çok iyi gidiyor hocam devamını bekliyoruzzz Bu arada capar seyh gandalfsa heralde bulgar büyücüde sarumandır |
|
|
|
ahmetseker
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Şub. 24, 2009 1:18 am |
|
|
Bu dergah.... Bildiğiniz dergahlardan değildir... Bu tarikat... Diğerlerine benzemez... Eğer ayağa kalkabileceksen kimse elinden tutmaz bu dergahta... ki ayağa kalkan sen olasın! ____________________________________________________________________ Ahmetseker dehşetle uyandığında yüzünü yıkamasına gerek yoktu, çünkü yüzü ıpıslaktı. _____________________________________________________________________ BirUyur Mağarasından saçları dökülmüş, elbiseleri çürümüş, parası kaybolmuş vaziyette çıktığından beri, anca karnından gelen gurultuları susturabiliyordu. Keşan'a koşarcasına gitmişti...çıplak ayakları nasırlanana kadar. Ama geç kalmıştı...ordu Haçlı Bulgarlara karşı savaşmak üzere çoktan yola çıkmıştı. Geceyi orda geçirecek- sabahın ilk ışıklarıyla yola çıkacaktı...belki savaş uzarsa ona da bir kefenlik yer olurdu elbet. __________________________________________________________________ Altına girdiği boş mısır çuvalı yağmuru engelleyememişti...haliyle yüzünü yıkamasına gerek yoktu. Gece görüğü düşten sanki uyanmamış fırlamıştı. Terleyen yaşlı bir yüz... Teri yağmur damlaları ile karışmış... Dudakları sanki bir şeyler söylüyormuş gibi kıpırdıyor... Ama hiç ses yok... Gözleri kapalı... Yaşlı adamın sıkıntısı Ahmet'in sıkıntısı... _____________________________________________________________________ Ne yapacağını biliyordu... Irmağın kenarına koştu... Sık ormanın ağaçları zaten yeni yeni yeryüzüne ulaşmaya başlayan güneşin ışıklarına pek de geçit vermiyordu. Etrafına bakındı... Sanki bir şeyler arıyordu... O tarafa koştu, bu tarafa koştu... Ve bir ses duydu.. Sanki nehir bir can çıkardı bağrından ve kahverengi üzerine beyaz benekleri olan hayatında ilk defa gördüğü bir aygır fırladı sudan... Nehirden hızla çıktı... Yelesini salladı...üstündeki sular yağmur gibi döküldü... Kafasını doğrudan Ahmet'e çeviren at hafifçe kişnedi ve ona doğru tırıs yürüdü. ___________________________________________________________________ Zamanın nasıl geçtiğini anlamadı... Benekli atı sanki o sürmüyor da bir hayalet sürüyordu... At öyle hızlı gidiyordu ki Ahmet üzerinde durmakta zorluk çekiyordu.... Benekli at bir süre sonra yoldan ayrılarak tepelere yöneldi... Ahmet sanki devasa bir dağ keçisinin üzerinde gidiyordu... Atın kayaların üzerinden her zıplayışında Ahmet yerinden fırlayıp uçacak gibi oluyor, atın yelesine sıkıca yapışıyordu ama at oralı bile olmuyordu... Tepelerin doğu istikametindeki vadide Osmanlı sancakları Edirneye doğru yürüyordu. |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Şub. 24, 2009 2:02 am |
|
|
Hemen sarığın altında duruyordu...
Şeyhin yeşil kristalli asası...
Edirne imamının mezarı sanki onu al da kullan dercesine dimdik tutuyordu...
_______________________________________________________________
Bulgar büyücü hiç lafı uzatmamıştı
çünkü söyleyecek kelamı da yoktu
Asıl kelamı olan onun efendisiydi
Alevler Bulgar büyücünün asasından aniden boşanmıştı
Sanki dünya dönmesini bırakmış...zaman durmuştu
Alevler Şeyhin yüzüne ulaştığından Şeyhin ağzından bir cümle çıktı
Kara büyünün kolay kolay aşamayacağı bir söz
Esirgeyen ve bağışlayan.............
Alevler bu sözlere görünmez bir duvara çarpar gibi çarptılar ve Şeyhin yüzünün hemen önünde dans etmeye başladılar...
Şeyh gözlerini kapattı ve devam etti...
Ayetler...sureler peşi sıra ağzından dökülüyordu
Her ayet görünmez duvarın sanki bir tuğlası oluyordu
Kullanmayacaktı...
Şeyh büyü yapmayacaktı...
Tevbesini bir kere bozmuştu...bir defa olmayacaktı...yemini vardı.
__________________________________________________________________
Dans eden alevlerin arasında bir yüz belirmeye başladı yavaştan...
Bulgar büyücünün efendisi...
Adı bile ağza alınmaz....
ŞEYTAN
Yüce Rabbin ona layık gördüğü yerden...alevlerin arasından Şeyhin gözlerine bakıyordu.
Şeyh hemen gözlerini kapattı...sıkıca.
Dudaklarından dökülen ayetlerde Rabbin hiddeti arttıkça Şeytanın alevlerinin hiddeti de artıyordu.
Şeyh ayetleri tek tek okuyarak alevleri durduruyordu ama...
Zihninde daha zor bir savaş vardı...
İblisin sesi zihninde yankılanıyordu...
''Hani nerde?''
''Neden yardımına gelmiyor?''
''Bunak büyücü...imanın ne kadar güçlü olabilir ki?''
''Bana hizmet et...alevlerimi emrine vereyim...sana kudret bahşedebilirim.''
''Gerçekten o söylediklerinin mi alevlerimi durdurduğunu sanıyorsun?''
''Seni istediğim an küle çeviririm, ama bu benim bir işime yaramaz...BANA KATIL''
___________________________________________________________________
Şeytan'nın her sözü Şeyhin içine sanki bir kor gibi düşüyordu...onla baş etmek imkansızdı...aklına ve imanına sahip olmalıydı...alnından terler boşalıyordu.
Zamanın ve mekanın son bulduğu bu anda...
Kutsal kitabın ayetleri bile bitiyordu ama
Şeytanın alevi ve sözleri sonsuzdu...
Derken şeytan bir soru daha sordu:
''O kim oluyor da benden daha aşağılık bir varlığa secde etmemi istiyor?''
Şeyh birden saymaya başladı...
Rabbin 99 ismini...
''Adl''
''Kadi''
''Müktedir''
Şeyhin saydığı isimler Şeytan'ı kızdırmaya başladı:
''Adlmiş...heh...kabil ha...''
Şeyhin her saydığı isim onu hiddetlendirdi...
Hiddetlendirdi...
Hiddetlendirdi...
Şeyh 99. ismi de söylediğinde Şeytanın alevleri artık doruk noktasına ulaşmıştı ve Şeyhi içine almak üzereydi...
Ve Şeyh...
Birden gözlerini açtı...
Şeytanla göz göze geldiler...
Şeytan'ın hiddetli gözleri bile bu cesarete şaşırdı...
Şeyhin son sözü ağzından döküldü...
Sadece bir kelime...
Daha önce kimsenin duymadığı bir kelime...
Şeytanın bile
Şeyhin bile
O'ndan başka kimsenin bilmediği bir söz
Rabb'in 100. ismi
Zamanın ve mekanın yok olduğu an sanki bir kez daha yok oldu...
Şeytanın tüyler ürperten çığlığı alevlerle birlikte gerisin geriye Bulgar büyücünün kara asasına dönüyordu.... |
|
|
|
ahmetseker
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Salı Şub. 24, 2009 2:54 am |
|
|
Ahmet'in altındaki benekli at şaha kalktı... O duyduğu çığlık sanki dev bir dalga gibi çarpmıştı onlara... At devrildi... Ahmet sırt üstü ormanın zemininde yatıyordu... Kalkacak dermanı yoktu... Duyduğu çığlık kulaklarını sanki sağır etmişti... Yaprakların arasından düşen yağmurun sesi duyulmuyordu bile... Sanki bir düşün içindeydi... Kalkmalıydı... Kalkması gerektiğini biliyordu... Yerinden zorlukla doğruldu... Benekli at yok olmuştu... Ayakta zor duruyordu... Yürümekte zorlanıyordu ama ilerledi... Sanki atını süren hayalet onu bu seferde ormanın derinliklerine doğru sürüklüyordu... Nihayet görünmez el onu itmeyi bıraktığında Bir ağacın dibinde yatmakta olan siyahlara bürünmüş bir adam gördü... Ucunda siyah bir kristal olan asasını sıkıca tutuyordu ama sanki bir güç onun yerinden doğrulmasını engelliyordu... Asanın ucundaki siyah kristal erimeye başladı... Asanın gövdesinden toprağa doğru süzüldü... Süzüldü... Yerde karanlık bir su oluştu Ve bu sudan karanlık bir varlık vücut buldu... Karanlık varlığın yüzüne bakan siyah giyimli adamın yüzünde dehşet vardı...ağzını bile açamıyordu... Adamı boğazından tuttuğu gibi ormanının derinliklerine hızla sürükledi bu karanlık varlık... Geriye kala kala bir odun parçası kalmıştı bu adamdan... Ahmet bu gördüklerini düş sandı... Kara büyü hiç bir zaman Bulgar büyücünün değildi, o sadece vekildi...gerçek sahibi çığlıklarla ait olduğu yere dönünce vekilin kara büyü için bir önemi kalmamıştı... Gördüklerinin şokundan kurtulan Ahmet bir sopanın ucuna takılmış olan sarığı gördü ve ona doğru yürüdü... Hemen dibinde yaşlı bir adam yatmaktaydı... Sanki cansızdı... Yaşlı adamın üstüne doğru eğildi ve yüzünü çevirdi... Bu adam Şeyh Dermani'ydi... Rüyasında gördüğü yaşlı adam Şeyhti... BİRAZ DAHA DEVAM EDECEK.... |
|
|
|
HADEZ
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı C.tesi Şub. 28, 2009 10:10 pm |
|
|
Ahmet Bey, Şeyhimiz yaşlandığı için dilnde deman mı kalmamıştır? Yoksa bizlere küsmüştür de Nurundan fez vermez mi atrık! |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Paz Mart 01, 2009 4:38 pm |
|
|
Şeyh Dermani yavaşça gözlerini açtığında ona bakmakta olan birkaç tane yüz gördü. Dermani müridi Ahmetşeker ve yanında bir kaç Dermani daha ona endişeyele bakıyorlardı. Ama Şeyhlerinin gözlerini açtığını görünce hepsinin yüzlerini bir ferahlık kapladı... Bir çadırdalardı... Dışardan oraya buraya koşuşturan askerlerin zırhlarının ve kılıçlarının şıngırdayan sesleri geliyordu. Edirneyi tekrar ele geçirmiş olan Osmanlı ordularının kampındaydı... Yani emin ellerdeydi... Yanan Edirne camisini söndürmüş Asılı Edirne imamının cenazesini kurtarıp layık olduğu gibi defnetmiş Bulgar büyücünün kurduğu cin ordusunu yeşil büyüsü ile yok etmişti İblisin emrindeki bulgar büyücünün alevlerine karşı imanı test edilmişti Ama Ağzından çıkan son kelime neydi? Bir türlü hatırlayamıyordu... Sanki kendi iradesi dışında ruhani bir güç ona bunu söylettirmişti... Ama her ne söylediyse iblisi korkutmaya yetmişti... Ahmetşeker'e döndü... ''Ahmet evladım, beni dergaha götürün...dinlenmem lazım'' SON |
|
|
|
HADEZ
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Mart 02, 2009 1:15 am |
|
|
Şeyhim, sensiz hayat bizim için azaptır!
Ne olur bizleri nurundan esirgeme.
Şeyh dedn ve 6 savaşçının hikayesini de öksüz koydun bizi de. |
|
|
|
ŞeyhDermani
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Mart 02, 2009 3:57 am |
|
|
Hadez evladım, bu olaydan sonra çok yorgun düştüm ve şu anda dergahımda dinlenmekteyim. O hikayeyi en kısa zamanda senin için anlatmaya devam edeceğim. Ecdadımızın hatıralarını unutmak şüphesiz ki büyük bir gaflettir. Cemiyetimizin gereksiz kavgalarla vakit tükettiği bir dönemde senin gibi hatıralara, hikayelere önem veren insanları görmek benim gibi bir ihtiyarı ne kadar mutlu ediyor anlatamam. Hürmetler, Şeyh Dermani |
|
|
|
HADEZ
|
Konu: Geri: Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı Ptsi Mart 02, 2009 11:55 am |
|
|
Ellerinden öperim Şeyhim.
Sen sıhatte ol, bir de sıhatte olduğunu bilelim bu bize yeter.
Biz senden razıyız, Allah da senden razı olsun. |
|
|
|
|
Şeyh Dermani Bulgar Büyücüye karşı |
|
|