|
|
Yazar |
Mesaj |
Baba_İlyas
|
Konu: Bir Varmış Bir Yokmuş... Salı Nis. 14, 2009 4:21 pm |
|
|
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ülkelerden bir ülkede beylerbeylik, bu beylerbeliğinin akılsız mı akılsız, hırslı mı hırslı, sersem mi sersem, kendini beğenmiş mi beğenmiş, zalim mi zalim bir kadısı varmış. Halk arasında kadıya Hayalperest Pervane derler imiş.
Kadı Hayalperest Pervane isimlerinin doğrusu her birini de hakedermiş. Kadı efendinin hayalperestliği o kadar meşhurmuş ki, halkın içinde alay konusu haline gelmiş. Hele kendini kaf dağında görmeleri ise iyiden iyiye halkın dilinde eğlence olmuş. Hele bir hikaye var ki, anlatılır anlatılır gülünürmüş…
Hayalperest Kadı hazretlerinin, yatağının yanındaki, ufak fakat bir o kadar görkemli el işlemesi ceviz ve sadef gümüş kakmalı sehbasında, altın bir kase içince bir içimlik su dururmuş. Sehba diyip de geçmeyin, bu sehbayı, zavallı bir fakir marangoz hakkında açılan bir kölelik davasını ucuz yollu hallettirebileceği ümidi ile, 1 ay boyunca gece gündüz çalışarak yapmış, kadı hazretlerine ilk duruşmadan önce hediye olarak göndermiş. Tabi neticede az bir ceza ile kurtulmuş. Kurtulmuş kurtulmasına da kadı efendiye, bir işlemeli ve kapaklı kitaplık, bir mutfak dolabı, bir de gümüş kakmalı rahle yapmaya mecbur olmaktan kendini azad edememiş.
Neyse dostlar, konuyu dağıtmayalım. İşte bu meşhur sehbanın üzerindeki, altın kasedeki suya, kadı efendi gece susuzluktan yanıp kavrulup, içmek için elini uzattığında, neler olurmuş bir bilseniz … Kaseyi eline alır evirir çevirir suyu dudaklarına götüreceği zaman, pencereden sızan ışığın etkisi ile kendi yansımasını suyun üzerinde görünce, başlarmış konuşmaya: “aa su, canım su, güzel su, saf su… hadi söyle bana… şu Osmanlıda, benden daha yüce, benden daha cesur, benden daha adaletlü, benden daha şehametlü, benden daha letafetlu, benden daha haşmetlu, bir ademoğlu var mıdır, acaba” …. Eeee dostlar, suyun ağzı dili mi var cevap versin, içine attığı derdinden mi, yoksa kadının ağzından duyduğu bu lafların zehrinden mi, rengi aldan mora, mordan karaya döner, kadı da suyu içemeden, yine avluya çıkmak zorunda kalırmış… Ta ki suyu döksün de yenisini alsın… Ama olası da havada dolunay varsa, eyvahlar olsun… Kadı efendiyi zaptedene aşk olsun… Ellerini açar başlarmış duaya… “Yarabbim ne Yücesin ki, beni de şu ay kadar güzel bir cemal üzre yaratmışsın, ne nur bir cemal bahşetmişsin” diyerek ellerini tombul, esmer, sivilce artığı yüzüne sürterken, şükredermiş…
İşte bu kadı efendinin en sevmediği şey, ahalinin içine karışmakmış… Öyle ya! Böylesine yüce bir şahsiyetin sefil köylülerle ne işi olabilirdi ki? Ona halk olsa olsa Lutfullah Kadı Efendi demeliydi ki, biraz olsun, değerini idrak etmiş olsunlar..
Öyle meyhane, kahvehane gibi halkın gülüp eğlendiği yerlere hiç rağbet etmez, ancak kapısının önünden şöyle bir geçerken, halkının temennelarını ve tabi akşam iş bitiminde makamına gelecek hediyelerin lakırtılarını kabul edermiş. Kadı efendi yüce fikirlerini(!) kendi gibi yüce insanların(!) olduğu, yöneticiliğini kendi gibi, alternatif hiçbir fikirden hoşlanmayan, despot, kendini beğenmiş, sersem, kasıntı insanların yaptığı güya resmi bir devlet kurumunun uzantısı iken tamamen, şahsi menfaat için kullanılır hale getirilen, süfli bir mekanda paylaşır, her gün iş çıkışında burada bulunan, diğer eyalet yöneticileri ile nargile tüttürüp, şarap içip kafa bularak vakit geçirirmiş.
İşte bu Kadı Hayalperest Pervane Efendinin, adaletinden nasiplenen ahali ise yandım Allah makamından başlarmış gazel okumaya… Zira efendi tam pervane gibi döner, haklıyı haksız, haksızı haklı yapar, işin içinden sıyrılırmış… Hele kendisine selam veren, sevdiği biri, hele hele kendi yakınlarından biri davaya konu oldu ise, en ucuz yoldan kurtulur… Yok sevmediği biri hakkında dava açıldıysa, en ağırından hükmünü basarmış. Zaten Kadının huzurunda adaletle müşerref olan bir Osmanlı vatandaşı, kadıyı artık Hafazanallah Kadı Efendi ismi ile anar imiş …
Dostlar!Allah cümlenizi bu tanışmadan beri eyleye… Amin…
Devam edecek...
En son Baba_İlyas tarafından Salı Nis. 14, 2009 5:19 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi |
|
|
|
islam44.
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Salı Nis. 14, 2009 4:25 pm |
|
|
güzel paylaşım.devamını yaz hemen |
|
|
|
Baba_İlyas
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Cuma Nis. 17, 2009 3:05 am |
|
|
Günlerden bir gün olmuş, Kadı Hayalperest Pervene Efendiye müjdeli bir haber ulaşmıştır.Kadı hazretlei o haberden o kadar memnun olmuştur ki, muştuyu (müjde) getiren okuyucu (davetiye getiren) delikanlıya mükafat olarak, bir tokar dahi yerleştirmiştir. Delikanlı tokatın verdiği mutlulukla, oh çok şükür kadı kolumu kanadımı kesmeden huzurundan ayrıldım diyerek, bir kese altın almış kadar mutlu bir biçimde işine devam etmiştir.
Gelelim mutlu habere dostlar. Pervane Efendinin çok ama çok sevdiği Küfürbaz Sivri Orhanpasa16 diye bir belediye reisinin nikahı kıyılacak, sevgili dostu nihayet izdivaç olurken, aynı zamanda hayırlı bir de iş yaparak, kendinden bir rivayete göre 10 yaş büyük Gülfem isimli bir hatun kişi ile dünya evine girecekttir.
Küfürbaz Sivri Orhan16, tam kadı efendinin dostluğuna hakkıyla layık bir zat imiş. Ağzını açmaya görsün, o anda huzurda bulunan, ahali,memur, amir dinlemez ağzından bürtü böcek fırlar gibi küfürlü kelimeler birbirini takip edermiş. Zaten ahaliye gündüz karışmayı da sevmez, gece el etek çekildikten sonra meydana çıkmayı sever, kasabada şöyle bir dolaştıktan sonra, Gülfemin penceresinin önüne gider, nişanlısını da alarak, çaycısını zorla yatağından kaldırarak açtırdığı Belediye Çay Bahçesinde uzun uzun sohbet ederlermiş. Bazen sohbetler öyle uzarmış ki sabah saatlerine dek sarkarmış.
Sivri Orhanpaşa16 Gülfem'in en çok kendisine bir bebek gibi ihtimam göstermesini severmiş. Nazlandıkça nazlanır, gevşedikçe gevşermiş. Tabi Gülfem de tecrube gani, sen aslansın, sen kaplansın diyerek, adamı şahlandırır aleme salarmış.Bunlar şimdi çay bahçesinde sohnbet ededursunlar, bakalım kadı nerelerde ne haldedir.
Kadı Pervane Efendi haberi alır almaz hemen yollara revan olur, tahterevanını çeken ve hizmetini gören onlarca köle ile Kavşaklı kasabasına ulaşır. Kasabanın kahvehanesinin önünden geçmekte iken , eyvah pernane efendi gelmiş diye kaçabilen ahali kaçarken, kaçamayanlar ayakta el pençe vaziyeti alırlar. Hayalperest Kadı tahterevanın kenarından bakar, ayaktaki ahaliyi görüp memnun biçimde perdeyi kapatacakken, kahvenin dip taraflarında, hırpani giyimli biri yaşlı biri nispeten genç iki derviş oturmuş enim sakin sohbettelermiş.
Kadı efendinin sesi yükselmiş.
-Bre melunlar... Siz kim olasuz ki, benim huzurumda ayağa kalkmazsuz. Tiz bunları dize getürüp huzuruma çıkarun.
Demiş tahteravanını dehlemiş gitmiş. Askerlerden bazıları yanaşacak olmuş dervişlere ama, dervişler istiflerini bozmadan:
-A be evlatlar! Zalim adamın emri ile iş işlemeyesüz. Varun işünüze gisesüz, siz bize ilişmiyesüz ki biz de size ilüşmüyek
Demişler...
Kadının verdiği hınç ile "siz kimsiniz bre had bilmezler" diye diye yaşlı dervişe doğru sopa ile hücum eden acemi asker, neye uğradığını bile anlamadan kendini genç dervişin asasının hamlesi ile yerde bulur. Diğer askerler ise ne yapacaklarını düşünedursunlar; dervişler kahvehanede bir söze başlarlar:
Ahali; Duyduk ki, bu eyalette kendini, böylesine bir fetret devrinde ve padişah hazretlerimizin henüz belirlenemediği bu ortamda, haşa padişah yerine koyan, densüzler var imüş ki, biraz evvel gördük.
Efendiler, unutmayın... Bir haksızlık görünce elle, dille def etmek üzerinize farzdır, yok bunlara gücünüz yetmiyorsa yani acizseniz kalben buğz etmeniz de yeter. Ama kalben buğz imanın en düşük derecesidir.
Ahali, dinde ulul emre (o anda geçerli olan yönetici) itaat farzdır. Ancak ulul emr ahalisine zulmediyorsa, adaletsiz davranıyorsa artık orada Allah'ın hükümlerini çiğneyen bu yöneticiye itaat edilmez.
Derler ve kalkıp yollarına giderlerken, ahali bu dervişler kimdi neydi diye arkalarından bakarlarken, askerler de şaşkındır.
Sahi dostlar acep bu dervişler kim ola?
Devam edecek... |
|
|
|
The Spartans
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Cuma Nis. 17, 2009 10:03 pm |
|
|
Eline sağlık.devamını bekleriz |
|
|
|
Yamatoo
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Cuma Nis. 17, 2009 10:08 pm |
|
|
ellerine saglık güzel olmuş devamını bekleriz |
|
|
|
Redkit
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Cuma Nis. 17, 2009 10:19 pm |
|
|
RPlarinizde insanları aşağılayıcı lakaplar kullanmayınız lütfen tekrarında konu kilitlenecektir.. uyarıyı dikkate aldığınızı düşünerek eğlenceli RPler diliyorum... Redkit... |
|
|
|
Baba_İlyas
|
Konu: Geri: Bir Varmış Bir Yokmuş... Cuma Nis. 17, 2009 11:09 pm |
|
|
Hayali kişiler üzerinden yazılan rp lerde nasıl olur da kişiler bulur ve bu kişiler küçümsenebilir sayın mod |
|
|
|
|
1 sayfadaki 1 sayfası |
|
|
Bu forumun müsaadesi var: |
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|
|
|
|
| |