D4RK41
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 10:49 pm |
|
|
- Pasha_Nico demiş ki:
- Buda malum çevrelerdeki mayın zırıltısına iyi gelir
Herkese benden AKPİRİN Davosta Yaptığını Sen samimi buldun mu veya bu yaptığı hareketin zamanı dikkatini çekti mi Hepte böyle olaylar seçim öncesi oluyo ne hikmetse rastlantı herhalde... Bu zamana kadar Akp ülkenin menfaatini mi düşündü? Akpli Vatanseverler 1 Mart teskeresini TBMM önermekten utanmadı mı? Orda müslümanları korurken Diğer tarafta müslümanların öldürülmesine zemin hazırlıycaktı şuan eğer izin verseydik olucaklar ortada Ne kadar sivilin canice öldürüldüğü..Yani şudur ki Davos Seçim propagandasıdır... He o duyuruya gelince Adam demiycek herhalde israile vericez diye bir çok ihalede olduğu gibi nedense şirketler farklı isimle girip alıyo veya hiç ihale olmadan veriliyo bunuda akp döneminde gördük... |
|
D4RK41
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 10:59 pm |
|
|
- Pasha_Nico demiş ki:
- Bazı arkadaşlar yine karışık rakamlarla kafa bulandırmaya kalkmışlar
Türkiye cumhuriyet tarihinin en güzel devrini yaşamaktadır . Halk mutludur mutluluğunu rekor oylarla seçimde göstermektedir
Azgın azınlık laikçilerin derdi osmanlıdır . Onlar osmanlı hazımsızlarınıdır
Yahu senin emniyet teşkilatında Posta teşkilatında danıştayında osmanlıda kuruldu.
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğunun devamıdır . Sadece bir kaç sapık ideoloji yerleştirilmiş buda zamanla değişmiştir.
Kimsenin şüphesi olmasınki iyiye gidiyoruz ve yeni gelen nesil bilinçli ve ahlaklı imanlı bir nesildir.
Masonun zoruna gidende budur ondan cemaatlere ateş püskürmektedir..! Herkeze Masonda Mason Nerden biliyosun mason olduğunu Sen bilmiyosun ama Biz sizin dini istismarcı olduğunuzu biliyoruz.Çünkü Dindarız müslümanız diye geçinirken bi taraftan milletin rıskını çalmaktanda çekinmiyosunuz bu müslümanlıkta insanlıkta yazar mı? Bide imanlı Gençler Tabiki imanlı olsunlarda Sizin gibi imanı istismar eden imansız olmasınlar... Burda ben rakamlarla konuşurum öyle mutlu çiçekli günler demekle olmuyo daha krizi göremeyen bi başbakan nası ülkeyi yönetsin... |
|
Nicomedia41
Üyeliği iptal edilmiştir
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 11:01 pm |
|
|
Rabbime güvenerek söylüyorum: Tek başıma kalsam da yaşadığım müddetçe Allah'ımın dinine sahip çıkacağım. Onun harcanmasına razı olamam !
[Mahmud Ustaosmanoğlu K.S]
Hocanın dediği gibi tek başıma kalsamda değerlerime saldırılmasına izin vermem ve müdaafasını yaparım. Evet arkadaşlar size bugünlük bu kadar ders yeter . Özel sorularınız olursa resmi tarih yalanlarından kurtulup gerçek tarihi öğrenmek isterseniz ö.m yoluyla bana ulaşabilirsiniz. Selam ve dua ile .. |
|
D4RK41
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 11:37 pm |
|
|
- Pasha_Nico demiş ki:
- Ak partinin sattıklarıymış peh peh peh
Chp döneminde halk ekmek bulamıyordu be
Baykal'ın karnesinin öyküsü
Yıl 1977-1978 arası. İktidarda CHP var. Deniz Baykal da Enerji Bakanı! Türkiye benzin, et tüpgaz ve margarin kuyruğundan geçilmiyor. Hatta az su katılmış süt kuyruğu bile. İktidarda CHP var... Ecevit Başbakan, Deniz Baykal da Enerji Bakanı!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, 1977-1978 yıllarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemi gözler önüne seriyoruz. Deniz Baykal’ın bakanlık yaptığı dönem Türkiye kuyruklarla anılıyor. Vatandaş; et, süt, margarin, yağ, benzin, pasaport, tüp gaz almak için kuyruğa giriyordu. Az su katılmış süt ve et alabilmek için vatandaşlar kuyruğa giriyor, garları yolcular değil, yağ almak isteyenler dolduruyordu. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı banliyö trenlerine akın ediyor ve salkım saçak yolculuk yapıyordu. Tüpgaz, sana yağı ve pasaport için kuyruklar uzuyordu.
İşte Deniz Baykal’ın bakanlık yaptığı dönemde gazetelere yansıyan haberlerden bir kısmını yayınlıyoruz:
1- AZ SU KATILMIŞ SÜT KUYRUĞU Silivri’nin köylerinden toplanan mandıra sütü İstanbul’da kapışıldı. Halkın kısa sürede kuyruk olması üzerine konuşan sütçüler, “Biz çok az su katarız, hem de kattığımız suyun şehir şebekesinden alınmasına dikkat ederiz” dediler. Güğümlere doldurulan sütler kısa sürede kapışıldı.
2- ET KUYRUĞU “Kuyruktan yürünecek yer kalmadı. Et-Balık Kurumu sözünü tutmadı. Hani et satış mağazası açılacaktı” başlıklı haberde et almak için kuyruğa giren vatandaşların fotoğrafı yayınlandı.
3- YAĞ KUYRUĞU Haydarpaşa Garı’nı ilk defa yolcular değil, yağ almak isteyenler doldurdu. Bu sırada kaynaşan kalabalığı sıraya koymaya çalışan polis ve jandarmaların da koşuşturmalarıyla Haydarpaşa Garı tam bir ana baba gününe dönmüştür. Fotoğrafta yağ almak için bekleşenler görülüyor.
4- BENZİN KUYRUĞU Benzin kuyruğu gökyüzünden bile görünüyor: “Araç sahipleri oluşturdukları kuyruklarda beklemektedir. Bu kuyrukların uzunluğu kilometreleri bulmaktadır. Yukarıdaki fotoğraf bu görüntüyü gökyüzünden saptamakta ve sahil yolundaki benzin kuyruğunun uzunluğunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır”(Kişisel Yorumum: Çağlayanı Google Earth'ta Çekenler Bide buna baksınlar O zaman Google yoktu Fake olma olasılığı % kaç ?)
Benzin yok, trenler tıklım tıklım dolu: Ne benzin darlığı ne de hayat pahalılığı dün İstanbul halkını evinde tutabildi. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı banliyö trenlerine akın etti. Bu yüzden de trenlerin özellikle Sirkeci- Halkalı arası salkım saçak hareket ettikleri görüldü
Karneler dağıtıldı ama benzin yok: İstanbul trafiğine kayıtlı 295 bin araçtan yarıya yakını karne alamadı. Vali “Karne satışına devam edileceğini” söyledi. Karne ile satış, vatandaşın ortalama on dakikalık zamanını alacak.
Arnavutköy’de 15 gündür yakıt bulamayan köylüler mazot yüklü 4 tankere el koydu: Aylardır mazotsuzluktan tarım ve tarımcılık yapamadıklarını belirten köy halkı, Ambarlı’da özel kömür işletmelerine giden 4 tankerin dağıtım kağıtlarının yasal olmadığını da iddia ettiler. Benzin yok…
Otobüsler tıklım tıklım dolu: Benzin sıkıntısının doruk noktasına ulaşması, İstanbulluları hayli güç duruma soktu. Benzinsizlik nedeniyle bazı dolmuşların çalışmaması, otobüs ve dolmuş duraklarında uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu. Yakıt yokluğu nedeniyle bazı vapur seferleri de birleştirildi. Şehir Hatları vapurlarındaki kalabalığın yanı sıra, İstanbullular Belediye otobüslerine binebilmek için de hayli ter döktüler… Fotoğraflarda bir dolmuş durağında ümitle aracın gelmesini bekleyenler ve bir otobüste kendilerine yer bulabilmeye çalışan İstanbullular görülüyor
5- TÜPGAZ VE MARGARİN KUYRUĞU Ecevit iktidarı dönemi iş dünyasının hükümete karşı verdiği ilanlardan sonra başlayan tüpgaz ve sana yağı kuyruklarıyla hatırlanıyor.
Evet gelelim şu bizim azınlık kesimin bop zırıltısına
aşağıdaki kapak yeterli olacak sanırım ..
'' Bu projenin çıkış noktası, 11 Eylül saldırılarıdır. 11 Eylül 2001'de yaşanan uçaklı saldırılar sonucunda ABD ciddi bir prestij kaybına uğramış, avrupada ise islam ile terörizm tek bir ağızdan anılmaya başlamıştı.
Avrupa, yaşanan terörizmi, ortadoğu ülkelerinin ezilmişliğiyle bağdaştırıyordu. Ünlü yazar Robert Fisk'in "Ezilmiş ve aşağılanmış insanların şeytani ve korkunç zalimliği"* şeklindeki sözleri, kaynağını ortadoğudan alan küresel terörizme Avrupanın nasıl baktığını göstermektedir.
Fakat yaşananların sadece ezilmişlikle alakalı olmadığını Amerika çok iyi biliyordu. Çünkü Amerika'yı rahatsız eden bu terörist eylemlerin asıl planlayıcısı da Amerika'ydı.
1970'li yıllarda Başkan Carter döneminde ciddi bir Rusya ve kominizm tehlikesi vardı. Müslüman dünyası ise komünizmi dinsizlik olarak görüyor, Sovyetlerin tutumuna karşı sert bir tavır takınıyordu. Amerika bu durumdan faydalanarak Rusya ve komünizm tehlikesini kaldırmak için "Yeşil kuşak projesi" ni hayata geçirdi.
Sovyetlere karşı direnen müslüman Afganlar, Amerika tarafından bu proje kapsamında desteklenmiş, silah dışında sayısız Kuran-ı Kerim bastırılıp Afganistan ve Pakistan'a gönderilmiştir. Ayrıca Afgan direnişçilere Pakistan'da askeri ve dini eğitim bizzat Amerika tarafından verilmişti.
Aynı zamanda Orta Doğu'da aynı proje kapsamında "İslamcı uyanış hareketi" başlatılmış, başta El-Kaide olmak üzere köktendinci guruplar oluşturularak müslüman dünyasının kominizm ve Sovyetlere karşı tavrı sertleştirilmiştir.
Bunun bir sonucu olarak 1991 yılında SSCB çökertilmiş, kominizm tehlikesi de ortadan kalkmıştır. Amacına ulaşan Amerika, kendi yetiştirdiği köktendinci gurupları kaderine terk edince, kontrolden çıkan başta Afganistan'daki güçler, zaman içinde tamamen Amerikan ve batı karşıtı bir yapı kazandı. Bunun sonucunda kendi oluşturduğu köktendinci gurupların saldırısına maruz kalan Amerika, 11 Eylül saldırılarından sonra önlem almaya karar verir.
İkinci dünya savaşından sonra avrupa halkını kalkındırmak için hazırlanan ve Marshall yardımı olarak da bilinen projenin bir benzeri, ortadoğu için de hazırlandı. Bu amaçla Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirdi.
Amerika'ya ciddi stratejik bilgiler veren "Rand Cooperation"** adlı düşünce örgütü, kapsamlı bir rapor hazırlayarak Amerikan yönetimine sundu. Bu raporda müslümanlar 4 guruba ayrılmıştır***;
1- Köktendinciler 2- Gelenekçiler 3- Ilımlı İslamcılar 4- Laikler
Bu gurupların detaylı analizleri sonucunda, Büyük Ortadoğu Projesinin temelini oluşturan sonuçlara varıldı. Buna göre;
Köktendinciler: Şiddet yanlısı, saldırgan gurubu temsil etmektedir. Demokratik değerleri ve modernliği reddederler. Hristiyan unsurlara, özellikle de Amerika'ya düşmanlık beslemektedir. Sahip oldukları inanç sistemi, terörist unsurların propogandaları ile sapmış yada sapmak üzeredir.
Gelenekçiler: İslam dininin kurallarına bağlı bir guruptur. Köktendinciler gibi dinen bir sapmaya uğramamışlardır. Bu nedenle saldırgan bir tutum izlemezler. Terör yanlısı değillerdir. Fakat batıyı özellikle de Amerika'yı sevmezler. İslama karşı batıyı tehlike unsuru olarak görürler.
Ilımlı İslamcılar: İslama bağlı bir guruptur. Fakat islamın doğduğu yıllardaki sosyal ve tarihi koşulların, günümüzde yaşatılmasının dinle alakalı olmadığını düşünürler. Onlar için tek değişmez, islamın getirdiği emir ve yasaklardır. Bu gurup, eşitlik ve özgürlüğe dayalı bir devlet anlayışına sahiptir. İnanç özgürlüğünü benimserler ve her dine karşı saygıları vardır. Hayallarinde küresel bir islam modeli vardır. Tüm dünyaya islam dininin yayılmasını isterler. Terörizme ve şiddete karşıdırlar. Böyle eylemlerin, islamın yanlış anlaşılmasına sebep olacağını düşünürler.
Laikler: Din ile devlet işlerini birbirinden ayırmış tek guruptur. Dini esasları devlet işlerine karıştırmazlar. Değerler açısından batıya en yakın guruptur. Fakat laikler, otoriter bir yapıyı esas alır. Çoğunlukla solcu ve saldırgan milliyetçi bir tutum izlerler. Amerika'yı süper güç olması ve dünyadaki olaylara karışması sebebiyle sevmezler. Aşırı ölçüde Amerikan düşmanlığı besleyenler bile vardır. Ayrıca diğer islam ülkelerinde sözü dinlenebilir bir gurup da değildir. Bu nedenlerle laikler, Amerika'nın proje kapsamında iş birliği yapabileceği sadık bir grup değildir.****
Bu analize göre oluşturulacak eylem planı ise şu şekilde belirlenmiştir:
Ilımlı İslamcıların Desteklenmesi: Bu kapsamda özellikle mali destek sağlanmalı; liderlik modeli oluşturulup bu modele uygun devlet adamları desteklenmeli, başa geçmeleri için gerekli çalışmalar yapılmalı
Gelenekçilerin Eleştirilmesi: Gelenekçi kesimin kusurları eleştirilmeli fakat köktendinilere karşı da korunmalıdır.
Dikkatli şekilde Laiklerin Desteklenmesi: Köktendinciliğin ortak düşman olduğunu benimsetilmeli, komünizme kaçan aşırı solculuğun bu ülkelerde zayıflamasını sağlayarak Amerikan karşıtlığı azaltılmalıdır.
Köktendincilerle Mücadele: Yasadışı faaliyetler açığa çıkarılmalı; yaşananların islamla uyuşmadığı anlatılmalı; Amerika'ya karşı terörist eylemlerle kahramanlaştırılmaları engellenmeli.
Analize göre Türkiye, ılımlı islamcılar gurubuna dahil edilmiş, aynı zamanda projenin "model ülke"si olmuştur. Ayrıca Fethullah Gülen, ılımlı islamcılar için sofistik ve hoşgürülü tavrıyla, önemli bir lider olarak gösterilmiştir.*****
Projenin hayata geçirilmesi için 23 ülke ile (Türkiye, Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye, Kuveyt, Irak, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Yeman, İran, Pakistan, Afganistan) temaslar kurulmuştur.
Fakat Türkiye, "ılımlı islam ülkesi" taımlamasına sert tepki göstermiştir. Başbakan Erdoğan, "ılımlı-ılmsız islam olamaz"****** diyerek tanımlamaya karşı çıkmıştır. Genelkurmay'da Türkiye'nin laik bir ülke olduğunu, ılımlı islam kategorisine sokulamayacağını vurgulamıştır. Bunun üzerine Amerika, Türkiye için sadece "demokratik ortak" tanımını kullanmıştır.
Proje kapsamında ilk ciddi zirve, 2004 yılında Amerika'da yapıldı. Davete Türkiye, Afganistan, Irak, Ürdün, Cezayir ve Bahreyn katıldı. Mısır, Suudi Arabistan gibi birçok Arap ülkesi ise, İsrail sorunu çözülmeden böyle bir projenin başarılı olamayacağını söyleyerek davete katılmadılar.
Yapılan zirve sonucunda, Türkiye'ye model ülke olarak; Yemen'e Ortadoğu'yu temsilen; İtalya'ya ise G8'i temsilen eş-başkanlık görevi verilmiştir.
Bunun sonucunda bir basın toplantısı düzenleyen Başbakan Erdoğan, projenin islam dünyasına büyük fayda sağlayacağını; projenin İsrail'e karşı hazırlanmadığını ama BOP'un başarısı için İsrail'in de insanları öldürmemesi gerektiğini belirterek Şaron'a ciddi eleştirilerde bulunur.*******
Yaşanan bu gelişmelerin sonucunda Büyük Ortadoğu Projesi tam anlamıyla hayata geçirilmiş oldu. Fakat projenin geleceği hakkında dünyaya açıklanmış resmi bir belge bulunmamakadır. Bu nedenle projenin İslam dünyası ve Türkiye için tehlike unsurları taşıyor olabileceği, özellikle Amerikan karşıtı aşırı solcu veya kominist güçler ile hedef durumundaki köktendinci kesimler tarafından sık sık dile getirilmektedir.
----------------------------------------------------------------
*Chomsky Sayı:18 2002 **www.rand.org ***http://www.rand.org/publications/MR/MR1716/MR1716.pdf ****www.cia.gov *****Graham Fuller "Siyasal islamın Geleceği" (Rand Raporu) ****** http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=119335 *******http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=119048''
Burda Senin Akpli gazetenden kopyala yapıştırla bişi olmuyo yalan olduğunu herkez biliyo ve önemli olan senin fikrin...Bide bu konuyu önceki yazımda anlatmıştım ama anlamak istememişsin... Biraz Öncesine gidelim.. Kıbrıs Barış harekatı: Sebepleri: Makarios'un Cuntaya gönderdiği mektup ve darbenin bizzat Yunanlı Subaylar tarafından yönetilmesi, adanın bir yabancı ülke tarafından işgal edildiğinin bir kanıtıydı...
Kaldı ki Makarios, 19 Temmuz 1974'de Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada bunu açıklıkla ortaya koymuştu.
Adanın kısa sürede fiilen Yunanistan'a bağlanacağı da açıktı.
Nitekim, bir Yunan subayları grubunun Atina'da Ajans France Press'e verdiği belgeye göre, darbenin amacı "bir yıllık süre içinde yapılacak halkoylamasından sonra, Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleştirilmesiydi..."
Zaten daha önce de EOKA-B'nin amacının "adanın Yunanistan'a ilhakı olduğu" defalarca açıklanmıştı...
İç politikada sıkışmış durumda olan Yunan Cuntası ise, dış politikada ulusal bir heyecan yaratarak, asırlardır süren Kıbrıs'ın ilhakı mücadelesini sonuçlandırmak, adayı Yunanistan'a bağlamak, böylece Ulusal Kahraman olmak ve dikkatleri dışa çekmek niyetindeydi...
Türkiye, bunları yakından izlemekteydi...
Nitekim, daha sonra Samson'un yayınlanan anılarında da belirtildiği gibi Türk müdahalesinin gerçekleştiği sıralarda, Yunanistan'dan beklediği yardımın gelmesi halinde, Yunan Devlet Başkanı Gizikis'le vardığı anlaşma uyarınca Samson, ENOSİS için hazırladığı mesajı radyodan, okuyup "ilhakın gerçekleştiğini" duyuracaktı.
Bu mesajda şöyle deniyordu:
"Kıbrıs Yunan Halkı Tanrı, insanlık ve Kıbrıs Hellenizmin özgürlük için yaptığı fedakarlıklar adına, Kıbrıs'ın birleştiğini ilan ediyorum. Halkımızın oldum olası var olan isteği ve ülküleri bu an için haklılığa kavuşmuş bulunuyor. Yaşasın Birleşmiş Ulus".
İşte, Türk Barış Harekatı, adanın Yunanistan'a ilhakını, Türklerin ilhaka karşı çıktıkları için yok edilmesini önlemeyi ve Kıbrıs'ın bağımsızlığını koruyup, adada her iki halk için geçerli olacak barışı gerçekleştirmeyi amaçlamaktaydı.
Bunun sonucunda Bülent Ecevit 20 Temmuz 1974 Harekatı başlatmıştır Ve 2 Harekat sonucunda bitmiştir.. Sonuçları: Türkiye'nin 35.000-40.000 civarındaki askeri adanın kuzeyine yerleşti. Kıbrıs Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletlerharekâtı "işgal" olarak nitelendirdi. Şubat 1975 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'ye ambargo koydu. 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Ve bu Senin Dediğin O Açlık Ve bir sürü şey Abartılmış şeklidir Tabi siz hala diyosunuz ki açlık parasızlık , peki o zaman napılmasını isterdiniz bi türkün yunan işgalinde kalmasını mı Tabi siz alışkınsınız emperyalizme.Ama Biz Buna Seyirci kalamazdık ve ne olursa olsun Gerekeni yaptık ve eminimki bunun nedenini birçok kişi anlamıştır...Yani zannetmeki Akp gibi biz krizi ekonomiyi inkar ediyoruz. Biz doğruları gerçekleri her zaman söylüyoruz fakat herşeyin bi nedeni var Biz en azından kendi kendimize ekonomiyi çökertmiyoruz ülkede Açlık Sarmış .... Diyosunuz Mutlu mesut yaşıyoruz kömürleri size veriyolar tabi Bize değil |
|
1641
Üyeliği iptal edilmiştir
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 11:42 pm |
|
|
kardeişm sen yanlız değilsin merak etme yanındayım sen rahat ol... gerçekler birgün su yüzüne çıkacak zaten.... |
|
yolcu
KFCADMİN
|
Konu: Geri: Osmanlı'dan Japonya'ya robot Salı Haz. 23, 2009 11:49 pm |
|
|
Konu siyasete karıştığı için kilitlenmiştir.Gerekli cezalar 1 ceza puanı olarak verilecek ve mesajı editlenecektir |
|